Saturday, November 8

hülyalı bir akşam iniyor o rıhtıma

sis boş anılarda bir ağızdan inleyen sözlerimiz

kırmızı yağmurluğunuzla merdivenlerden akıyor gibisiniz

bir terkediş geçiyor belli belirsiz gözlerinizden

bir özlemi özlemeye gidiş narin parmaklarınızda

ben, elimde soğuk ve üç kuruşluk şarabımla ateşin başında

yalnız

görmüyorsunuz ne aşkı, ne ateşi, ne beni

aşk tam burada, kıpkırmızı burnumla yanaklarımda

yürek haddini bilir, yetmiş yaşında

boğuluyor sesim çıkmıyor, seslenemiyorum peşinizden

oncasının üstüne bir pişmanlık da siz bırakıyorsunuz

yaşlı gözlerime

içim titriyor gençliğinize, su yarın kadar soğuk

erken bu ayrılık, olacakları yaşamadan

vazgeçmek olur mu hiç bir sert ayazda

gel otur

aşk tam burada, kıpkırmızı burnumla yanaklarımda

yürek haddini bilir, yetmiş yaşında

ağla denizler kadar, ama denizde kaybolma

bil, unutulur her acı

içinde pişmanlık olmadıkça

No comments: